Sayın Başkanım ve Sayın Üyeler,
Toplum hayatındaki sosyal ve ekonomik değişimler ile bireylerde meydana gelen değişimler sanatı her zaman etkilemiştir. Bu etkileşimler sebebi ile sanatta çeşitli akımlar doğmuştur. Meydana gelen akımlar hiçbir zaman birbirine benzemez ve kendinden öncekileri tekrarlamaz. Sanatın diğer dalları ile beraber ve onlara paralel olarak resim sanatında da tarihin ilk çağlarından günümüze kadar çeşitli akımlar gözlemlemekteyiz . Esas itibari ile resim sanatı diğer sanat dallarından koparak özgürlüğüne 19. y.y. ikinci yarısında kavuşmuştur.
Biz burada günümüzün sanat akımı olan Çağdaş Resim Sanatını inceleyeceğiz. Bazen çağdaş resim akımları yadırgansa da genellikle Modern Resim olarak tanımlanır. Modern Sanat aslında gelenekselleşmiş kurallara ve kalıplara bir başkaldırıdır. Modern Sanat’ın altyapısını oluşturan Ard İzlenimcilerin ve diğer akım ve üslupların ortak noktası 20. yy yaşamına duyulan tepkiyi yansıtmak olarak düşünülebilir. Modern resimde kişisel bakış açısının yansıtılması önem kazanmış ; kalıplaşmış olanın dışına çıkılmıştır.
Çağdaş Sanatı üretim yöntemlerine ve akımlara göre incelemek güçtür. Çevre ve toplum bilincinin ağır bastığı; feminizm, küreselleşme, çevre, biyomühendislik, teknoloji-insan ilişkisi, AIDS ve çok kültürlülük gibi konularla ilgilenmiştir. 1960’lı veya 1970’li yıllardan günümüze kadar süregelen ve bir akım veya üslup benzeri birleştirici özellikleri olmayan sanat akımları, genel bir deyişle ‘çağdaş’ olarak adlandırılmıştır.. Başka bir deyişle sanat için ÇAĞDAŞ, modernizmden sonra gelen ve şu an için postmodernizmi de içinde barındırıp bununla sınırlı kalmayan bir terimdir.
Çağdaş Sanattan bahsederken 1887 ve 1968 yılları arasında yaşamış olan Marchel Duchamp’ tan bahsetmeden geçmek olmaz. Aslen Fransız olan Duchamp 1. Dünya Savaşına karşı çıkmış ve Amerika’ya yerleşmiştir. II. Dünya Savaşı sonrası Amerika’da pop sanatı ve kavramsal sanat akımlarının temellerinin atılmasında etkili olmuştur.Geleneksel ve kabul gören sanat üretim yöntemlerini ironi ve yergi eşliğinde yıkan Duchamp’ın en çarpıcı üretimi ise diğer sanatçılara en fazla ilham vermiş olan buluntu nesnelerdir. Ve belki de en ünlü hazır nesnesi baş aşağı duran bir pisuar olan “Çeşme “ dir. Bu çalışma halkın beğenisinin ve sanatsal tekniklerin sınırlarını zorlamıştır. Tam bir provakatör-sanatçı olan Duchamp, Cübizm’den Dada’ya ve Sürrealizm’e bir çok sanat akımı ile bağlandırılmış ve pop sanat, minimalizm, kavramsal sanat gibi pek çok akıma yol açmıştır. Duchamp’ın ÇEŞME eseri 2004 Aralığında İngiliz sanat çevrelerinden 500 kişinin oyu ile 20.ci yy.ın en etkili eseri seçilmiştir. Bu günde günümüz sanatçıları üzerindeki etkisi devam etmektedir.
Çağdaş resim sanatını incelerken, bu sanatın doğmasındaki sebepleri şöyle sıralayabiliriz ;
-Gerçekleri arama tutkusunun uyanması.
-Endüstrinin gelişmesi ile deney ve metodların önem kazanması.
-İnsanların birbiri ile olan ilişkilerini inceleyen sosyoloji, pisikoloji, pedagoji, psikiyatri gibi bilimlerin doğması.
Kişi ve toplum hayatında meydana gelen bu değişimler resim sanatını çok etkilemiştir. Sanatçının ifade edeceği bir dünyanın olması için, öncelikle sanatçı böyle bir dünyada yer almalıdır. Baskıcı yada baskı altında , yılgın yada isyankar insanlar arasında yaşayan bir insandır sanatçı.
Sanatta modernizmin temelleri , ressamların dünyayı gördükleri gibi temsil etmeyi bırakmaları ile atılmıştır. “ Gerçek, işte güzel olan şey “ bu cümle çağdaş sanatçıların görüşlerini çok güzel ifade etmektedir. Yani bu devire kadar atölye havası içersinde yaratılan ve yaşatılan klasik ve romantik resim anlayışı yerini realist görüşlere bırakmıştır. Temsil, temel sorun haline gelmiş, sanat kendi kendisini konu haline getirmeye başlamıştır. . Sanat eleştirmeni Clement Greenberg de 1960’ta yazdığı “Modernist resim” adlı makalesinde modernizmin özünün, disiplinlerin kendilerine has yöntemlerini, disiplinin kendisini eleştirmek için kullanmak olduğunu; bundaki amacın da o disiplini geliştirmek ve önemini artırmak olduğunu söyler. Örneğin ilk Modernist filozof olarak kabul edilen Immanuel Kant’ın, felsefeyi daha fazla bilgi edinmek için değil, bilginin nasıl mümkün olduğunu sorgulamak için kullandığı gibi.
İlk Modernist ressam, Manet’dir. Manet ve empresyonistler, üzerine resim yaptıkları yüzeyde boya, tuval vb. malzemelerin özelliklerini ve geçtikleri süreçleri saklamamış, aksine öne çıkarmışlar; sonrasında Cezanne eserlerini tuvalin dikdörtgen şeklini gözönüne alarak tasarlamıştır. Böylece doğadaki görüntülerin taklidi yavaş yavaş bırakılmış, temsil ikinci plana atılmıştır. Modern resimde bu şekilde gelinen en son nokta, bir heykel akımı olarak başlayan Minimalizmin etkisiyle yapılan, insan elinin izlerini tümden kaldırarak dümdüz tek renge boyanan, böylelikle içerikten arındırılmaları amaçlanan tuvallerdir. Bu şekilde filizlenen çağdaş resim sanatı, bazı aşamalardan geçerek günümüze kadar gelmiştir.
Bu ön bilgilerin ışığında, Çağdaş Resim Sanatını akımlara göre incelemek daha uygundur. meydana gelen akımları kısaca özetleyerek şöyle sıralayabiliriz ;
EMPRESYONİZM (İzlenimcilik )
1877 de Pariste doğmuştur. Resim tarihindeki süreklı yeniliklerin hareket noktası sayılır. . Empresyonizme göre, açık havada bulunan eşyaların renk görünümleri günün her saatinde değişir. Örneğin, ağaçların yeşil rengi öğle üzeri daha parlak, daha canlı görüldüğü halde, akşama doğru koyu renkte ve donuk görünür. Bu akımın kurucuları, atölye çalışmalarından çok, açık havada çalışmaya önem vermişlerdir. Çünkü aradıkları canlı ve temiz renkleri, gün ışığının parlaklığında bulmuşlar, koyu ve karanlık renklere resimlerinde yer vermemişlerdir. Renk, ya olduğu gibi ya da değerini düşürmeyen başka bir renkle karıştırılmıştır. Işıklar sarı, turuncu, kırmızı tonlarında aranmış, gölgelerde, bunların zıtları olan mavi, mor ve yeşille boyanmıştır. Empresyonizmin kurucusu Edouard Manet’ dir.
Temsilcileri: Edouard Manet, Claude Monet, Camille Pissarro, Georges Seurat, Paul Signac, Vincent Van Gogh, Paul Gaugin, Paul Cezanne, Edgar Degas, Henri De Toulosue-Lautrec, Pıerre-August Renoir’dir.
EKSPRESYONİZM (Dışavurumculuk)
Ekspresyonizm bir hayat anlayışı, bir dünya görüşüdür. Fakat bu görüşte önemli olan kişinin ruhsal durumudur. Doğa ikinci planda kalır. Bu akımın sanatçıları, kendilerini boğan, ezen ızdırapları sanatlarına sokmuşlar, haksızlıklara karşı olan isyanlarını, yeni bir renk ve biçim görüşüyle anlatmak istemişlerdir. Yapıtlarında kadın vücutlarını çekinmeden çirkinleştiriyorlar; insan yüzlerini korkunç, iğrenç ifadeli karnaval maskeleri halinde yapıyorlardı. Çizgileri kaprisli, kullandıkları renkler ise fovist ressamlarınki gibi cesaretlidir.
Temsilcileri: Van Gogh,Edouard Munch, Kırchner, Nolde, Rouault, Modigliani, M.Beckmann O.Kokoshka’dır.
YIRTICILIK (FOVİZM) (1898-1908)
20. yy. nın modern resim akımlarından biridir. Bir grup genç Fransız sanatçılarının 1905’te Paris’te açtıkları bir sergiyle doğmuştur. Bunların çarpıcı ve hırçın çalışmalarına bakılarak verilen “fovlar (vahşiler)” adı, akımın adı haline gelmiştir. Akımın temel özelliğini, saf ve parlak renkli boyaların doğrudan tüpten çıktığı gibi resim yüzeyine uygulanmasıyla yaratılan patlama duygusu oluşturur. Fovist ressamlar da, İzlenimciler gibi, doğrudan doğayı betimlemişlerdir, ama onların yapıtlarında yoğun bir dışa vurumcu tepki izlenir. Fovistlerin önderi Henri Matisse’dir.
Temsilcileri: Henri Matisse, André Derain, Maruice De Vlaminck ve Raoul Duffy‘dir.
KÜBİZM (1907-1914)
“Doğadaki her şey küreye, koniye ve silindire dayanır.” Cezanne’nin yukarıdaki sözünden hareket eden bu akımın sanatçıları çevresindeki her şeyi geometrik biçimler olarak görüyorlardı. Kübizmi Empresyonist görüşe bir tepki olarak incelemek yerinde olur.
Pablo Picasso ve Georges Braque ‘ın özellikle 1907-1914 yılları arasında Paris’te geliştirdikleri Kübizm 20. yy.ın en etkili yenilikçi akımlarından biridir. Sanatın gelişiminde bir devrim olarak nitelenen Kübizm, geleneksel perspektife, ışık- gölge kullanımlarına ve sanatı doğanın taklit edilmesi olarak gören kuramlara karşı çıkmış; doğadaki biçim, doku, renk ve mekânları taklit etmek yerine, parçalara ayrılmış nesneleri çeşitli yönlerden aynı anda algılanabilecek biçimde yan yana getirerek yeni bir gerçeklik yaratmıştır. Kübistler nesnelere bir de zaman boyutunu katmayı denemişler, biçim sorununu ön plana alıp rengi ikinci plana atmışlardır. Kübizm 1910-1912 arasında çözümsel (Analitik) evreyi, 1912’den sonra Bireşimsel (Sentetik) evreyi yaşamıştır.
Temsilcileri: Pablo Picasso, Juan Gris, Fernand Léger, Georges Braque, Jacques Limpchitz, Aleksander Archipenko’dır.
FÜTÜRİZM (DİNAMİZM– HAREKET)
1909 Yılında İtalya’da önce şiirde sonrada resimde ortaya çıkan, geçmiş ve geleneksel görüşleri reddeden bir akımdır. Fütürizmde yapılmak istenen şey, evrendeki hareketin bir anını tespit etmek değil; hareketin kendini duyurmaktır. Bu akıma göre her şey hareket halindedir ve değişmektedir. Hareket halindeki varlıkların gözde bıraktıkları etki algılanıncaya kadar hareket yeniden değişir. Bu nedenle koşan bir at, dört değil yirmi ayaklıdır ve ayakların hareketi de üçgen biçimindedir. Pek çabuk hareket eden bir insan ya da cisim, çizgilerini hava içinde eritir. Bu yüzden gözlerimiz, onun yapısını fark etmez. Çok çabuk hareket eden cisim sanki parçalanmış moleküller halindedir. Bu bilimsel gerçek fütüristlerin sanat görüşü olmuştur. Bunlar daha çok fırtınalı denizler, son hızla giden otomobiller, dansözler gibi hareketli konuları seçmişlerdir.
Temsilcileri: Umberto Boccioni, Giacano Balla, Carlo Cara, Luigi Russolo, Gino Severini, Marcel Dumchamp önemli temsilcilerindendir.
DADAİZM (DADACILIK) “SANAT ÖLDÜ YAŞASIN SANAT”
1916’da Zürih (İsviçre)’de bir grup sanatçı ve yazarın başlattığı akımdır. Onu diğer sürrealist (gerçek üstücülük ) akımlardan ayıran temel özelliği “yıkıcı” olmasıdır. Sanata, daha doğrusu alışıla gelmiş kural ve disiplinlere karşı tepki olan Dadaizm, Birinci Dünya savaşının yarattığı moral ve sosyal çöküntülerin bir sonucudur. Sanat ve estetik duygusu olmayan Dadaistlerin mantıksız konu seçtikleri; kâğıt, tahta ve benzeri malzemelerden garip tekniklerle resim yaptıkları görülür. Çocuksu heyecanlarla, her türlü akılcılığa, Avrupa uygarlığına ve savaşa karşı bir protesto hareketidir. Sanata karşı sert tutumları olsa da, bazı sanat akımlarının (Sürrealizm) Soyut Sürrealizm, Pop art, Kavramsal Sanat vs.nin ortaya çıkmasına elverişli bir ortam hazırlamıştır.
Temsilcileri: Marcel Duchamp, Francis Picabia, Kurt Schwitters, Max Ernts, Raoul Hausmann’dır.
SÜRREALİZM (GERÇEK ÜSTÜCÜLÜK)
1916’dan bu yana etkisini sürdüren modern sanat akımıdır. Figürler asla var olmayacak düşsel bir ortamda bir kompozisyon içinde sunulur. İlkel toplumların sanatları da sürrealistlerin diğer bir ilgi noktasıdır. Sürrealist ressamlar doğanın mantıki görünüşünü değil, insanın bilinç altında ve rüyalarındaki alemi göstermek istemişlerdir.
Temsilcileri: Giorgio de Chirico, Max Ernst, Jean Arp, Francis Picabia, Marc Chagal, Rene Magritte, Yves Tanguy, Alberto Giacometti, Salvador Dali, Frida Kahlo, Paul Delvaux, Joan Miro, Man Rey, Henri Rousseau, sayılabilir.
SOYUT SANAT (Soyut Ekspresyonizm)
Soyut Ekspresyonizm (soyut ifadecilik), 1940’dan sonra Amerika da ortaya çıkan ve bütün dünyaya yayılan bir sanat akımıdır. Soyut Sanat Akımı: Soyut ifadecilik, Abstre ya da nonfigüratif (figürsüz) diye de adlandırılan ve doğa görüntülerine bağlı olmayan bir akımdır. Uygulama alanı resim sanatı içinde kalmamış; biçim ve renklere sonsuz bir serbestlik tanıması nedeniyle heykeltıraşlık, mimarlık, süsleme, dekor ve kostüm gibi sanatları da etkisi altında bırakmıştır. Günlük eşyaların biçim ve renkleri bile soyut sanatın etkisi altında kalmıştır.
1940 Sonrası Doğan Sanat Hareketleri
Action Painting: Bu resim türünde bütün mantık ve usa vurma düzenlerine karşı çıkıldığı gibi resim yapma eylemi, fiziksel vücut hareketlerine, eylemlerine uydurulmuştur. (Örnek Resim 1)
Taşizm: Kendiliğinden otomatik olarak çekilmiş lekelerden ve renk sıçratmalarından elde edilmiş bir resimdir.
Post Kübizm (Kübizmin artçıları): Kübizmin birleşimci dönemini artık bir renk ve müzik dünyasıyla birleştirip aynı zamanda resim yüzeyinde boyayla kalın bir doku elde etmişlerdir. ( Nicolas De Steal – Örnek Resim 2)
Kaligrafik Ekspresyonizm (Yazısal ifadecilik): 1945 sonrası soyutlamalarında yazı motifleri sanatçıların dışa vurucu tutumları için zengin bir kaynak oluşturmuştur. (Picasso, Braque, Klee, Miro,J.Kosuth) ( Örnek Resim 3)
Soyut Resmin Özellikleri
Soyut resimde sanatçının amacı, çizgi ve renkleri düzenli bir biçimde yüzey üzerine yerleştirerek duygusal kompozisyonlar elde etmektir. Soyut sanat doğayı ortadan kaldırmaz, başka türlü anlatır. Soyut resimde saf kompozisyon ve renk elemanlarından yararlanılmaktadır. İzlenimciler resim yaparken doğaya bakarlardı, soyut resim yapan sanatçı ise kendi içine bakmaktadır. Soyut resim sanatı, sanatın ta kendisi ve hiçbir zaman tükenmeyecek olandır. Soyut resim; her şeyi söyleyebilme özgürlüğüdür, her şeyi yeniden yaratma özgürlüğüdür, yalnız kendinin olan bir sitil yaratabilme özgürlüğüdür.
Temsilcileri: Wassily Kandinsky, Piet Mondrian, Robert Delaunay, Kazimir Maleviç, Jean Arp, Wols, Jackson Pollock, Nicolas de Stael, Mark Rothko, Hans Hartung, Antoni Tapies.
1960 Sonrası Sanat Hareketleri
Pop -Art : Bu akımın özelliği endüstri toplumunun günlük tüketim eşyalarını, kitlesel iletişim çağının teknikleri ile anlatmaktır. Bu tür objeler, çevrelerinden yalıtılıp, abartılı boyutlarda ve çoğunlukla resimli roman ya da reklamcılık teknikleri kullanılarak resmedilmiştir. Konuları çok değişik olabilmektedir. ( Roy Lichtenstein) (Resim 1)
Op–Art : (Optical Art ) Bu akımın özelliği bir derinlik yada üç boyutluluk yanılsaması yaratmayı amaçlayan soyut sanat ürünlerini içerir.(Victor Vassarely) (Resim 3)
Kinetik Sanat: Optik sanatın durağan devingenliği yerine makinelerle yapılan ve yaratılan bir devingenliği öneren anlayışa kinetik sanat denmektedir. Bu sanat, elektronik sistemlerle cisimlere devinme ve hız kazandırılmasından elde edilen devinimsel görüntü sanatıdır. (Fernant Leger, Alexander Calder) (Resim 2)
1970 Sonrası Kavramsal Sanat
1960’lı yıllarda Kavramsal Sanat tüm Batıda ve Batılılaşan ülkelerde işleniyordu. Bu akım sanat dünyasının dikkatini geleneksel kitle iletişim araçlarından alıp çoğunlukla şaşırtıcı ve haber değeri olan hareketlere çekmiştir. Kavramsal sanatçılar, sanat dünyasının geleneksel adetlerine ve yöntemlerine büyük ölçüde esneklik kazandırmışlardır. Etkiliği barındırdığı fikir zenginliğinden kaynaklanan akım pek çok farklı şekilde ortaya çıkmıştır. Kavramsal sanat bize, gündelik yaşam konusunda soru sormayı öğretir. Böylece kendiliğinden bu eylem içine girmiş oluruz. Önemli olan sanat ve gerçek yaşam arasında köprü kurmaktır. Bu olmayan bir galeride, olmayan resimleri sergilemek için ilan vermekten, sözcüklerin farklı anlamlarını yazmaya, Nevada Çölü’nde 1 millik çizgi çekmeye ve fotoğraf çekmeyi yasaklayarak gidip görülmesini istemeye kadar, müziksiz geçen 4 dakika 33 saniye 4’33’’ den, insan vücutlarıyla resim yapmaya, kendi kendini yok eden makinelere uzun politik konuşmalarla birleşen happening’lere(anlık olay oluşturma) ve vadilere çekilen perdelere, paketlenen kıyılara kadar uzanan geniş bir kavramlar dizinidir ve her seferinde yeni biçimler kazanarak etkinliklerine devam etmektedir.
Kavramsal Sanat Türleri Ve Temsilcileri
Land Art (Çevre Sanatı) Javacheff CHRİSTO, Kaligrafik Art (Sözcük sanatı, Yazısal sanat) Joseph KOSUTH, Happening (Anlık Olay Sergileme) Wolf VOSTELL
Land Art (Arazi-çevre sanatı): Bu sanat o kadar kısa sürelidir ki, sanatçının düşünsel varlığında oluşan, bir kavramın gerçekleştirilmesine yönelik sanat yapıtı, daha düşünsel aşamada tamamlanır tamamlanmaz yok olmak zorundadır. Bu sanat yapıtı belgelenebilir (anlatılabilir) gerçekleştirilmesi ve etkisi olanaklara bağlıdır. İzleyicisi yoktur. Sergilenemez. Kullanılma olanakları en aza indirgenmiştir. Land Art’ ı yaratan sanatçılar güncel sanatın işlevsellik yönüne, üretim ve reklâma yönelik kavramların yoğunluğuna karşı çıkıyorlar ve yeni bir doğaya dönüş ilkesiyle yapıtlarını damgalıyorlardı. Issız kırlarda kurdukları doğa görünümleri, kent yaşamının yapaylığını da vurguluyordu. Amaç çağımızın insanının yaşadığı doğaya karşı koruyucu duygularını geliştirmek ve bu duygunun kalıcı olmasını sağlamaktır.
Christo’ya göre paketleme işi, anlık bir değişim olayıdır. Burada örtü doğayı örteceğine, doğa örtünün önüne geçme durumunda kalarak, doğa ile yapıt iç içe geçmektedir. Bu gizlenme objenin gerçek kişiliğini tümüyle bozmaz, tersine paketin altında yatan biçimlerin izleyici tarafından daha iyi gözlenmesini sağlar. Olağan koşullarda ilgi çekmeyen nesnelere yeni bir bakış açısı getirmek, insanların bu nesneyle yeniden bakmaları istenmektedir.
Doğanın kendi formu, kendi yapısı örtü altında izleyiciye yeniden sunuluyor. Amaç: (Çevreyi korumaya dikkat çekmek) Sanatçı yaptığı uygulamada çevreyi kullanarak form ve inşayı oluşturan; kompozisyon, perspektif, ritim, renk, ışık, gölge gibi unsurları doğal hali ile sunuyor, doğayı yeniden taklit etmiyor. Doğa sanatın kendisidir.
Ayrıca son senelerde sıkça rastladığımız Dijital sanat ve enstalasyon (Yerleştirme) sanatını da bu bağlamda sayabiliriz.
Çağdaş Resim sanatı akımlarını bu şekilde saydıktan sonra size bir olay anlatarak sözlerimi bitirmek istiyorum…
Jack Russell, Terrier cinsi bir köpek, New York güncel sanat dünyasının ilgi odağı halini aldı. Brooklyn’deki stüdyosunda bir sanatçı, esniyor, güçlü bir biçimde dik dik bakıyor ve dişlerini tuvale geçiriyor. Bütün bunları Tillie isimli bir köpek yapıyor. Bazıları artık onu iki ayaklı çağdaş sanatlar dünyasına rakip olarak görmeğe başlamış bile. Tillie, dişlerinden tırnaklarına kadar parşömen kağıdıyla kaplı tuvalin üzerini kuvvetli bir biçimde tırmalıyor ve çiziyor. Arada sırada da yaptığı durarak yaptığı işi kontrol ediyor. Bütün bunları yaparken de vücudu heyecanla titriyor gözleri ışıldıyor ve dili ağzından sarkıyor. Tillie’nin sahibi Bowman Hastie, kendini onun asistanı olarak görüyor ve 20 dakikada bitirdiği eseri güvenli bir yere saklıyor.
Resimleri bin dolardan fazlaya alıcı bulan Tillie, ABD’nin önemli çağdaş sanatçıları Tom Sachs ve Jon Kessler’le beraber bile çalışmış. Daha önce Florida’da kişisel sergisi açılan Tillie, şu sıralarda Ottawa’da hayvan sanatı sergisinin de bir parçası. Ekim ayında ise Paris sanat fuarı kapsamında bir galeride esereleri sergilenecek Tillie’nin bir sanatçı mı yoksa boyayla kaplı kağıdı yırtmaktan mı hoşlandığı bir tartışma konusu şüphesiz. Örneğin New York’s Village Voice gazetesi Tillie’yi bir dolandırıcı olarak görürken, hayranları onu eserlerini milyonlarca dolara satan kavramsal işlerle uğraşan sanatçılara benszetiyor. Hatta Tillie’nin eserleri soyut ekspresyonistlere bile benzetiliyor…
Sayın başkanım ve sayın üyeler hepinize çok teşekkür ederim.
Saygılarımla..
İnci Tarakçıoğlu
29 Ağustos 2011
Kordon Rotary